‘Yıktı , yaptı . Yaptı , yıktı . O , halk için çok çalışıyor. ‘ Ancak ; ortada planlı ve düzenli yapılan hiçbir şey yok..!
Şehirde araçların trafikte rahat bir şekilde seyredeceği , yayaların birbinin sırtına basmadan veya kaldırıma park etmiş bir araca çarpmadan yürüyebileceği bir alan kalmamış.
O , hala halk için çok çalışıyor..!
Merak etmeyin … üzerinize almayın ve alınmayın… ülkemizden ( şehrimizden )bahsetmiyor , hiç kimsenin siyasi ve ticari rantına dokunmuyorum ..!
Ben planlamadan bahsediyorum…Planlama , estetik zaten bizi hiç ilgilendirmiyor.
Bir ülkede , sahilin hemen kenarına , hemde ağaçlar kesilerek sadece 3 / 5 yıl için milyonlar- ca para harcananıp hastane yapılabiliyor , sonrada bu bina olduğu yerde bir çöp gibi bırakılıp, bu seferde şehrin diğer ucuna aynı hastane kurulabiliyorsa , bunu yapanlarda bir vizyon olduğu söylenebilir mi ?
Böyle bir davranışa ne denilebilir ?
Siz bu manzarayı görseydiniz : ‘ aklınıza ne gelirdi ..?’ , bilemem..!
Ancak , ben bu manzarayı görünce aklıma , Refik Halid Karay’ın Memleket Hikayeleri adlı kitabı ve bu kitapta zikri geçen ‘ Yatır ‘ isimli hikayesi geldi.
Refik Halid Karay , ‘ Yatır ‘ adlı hikayeyi bizim için yazmıştı . Bu hikayede anlattığı olaydan ders alınmasını istemişti.Olayın , aynı ile yaşanmasını değil..!
Hikaye , Maslak ormanlarında geçiyordu . Hikayenin kahramanı İlistir Nuri , işini iyi bilen , ağzı laf yapan ve çalışmadan geçinen bir tipti .
İlistir Nuri ,bir gün çalışmaya karar vermiş ,bir hamam kiralamıştı. Ancak , o sene çeşitli sebeblerle hamamın külhanına atacak odun bulamamış ,gözünü maslaktaki ormana dikmişti. Ormanın ortasında ,Maslak Dede adında bir piri faniye ait yatır vardı. Köylü , değil oradan bir ağaç kesilmesini , dal kesilmesini bile istemezdi. İlistir Nuri , hamama odun bulamazsa , hamam zarar edecekti.
Köylü : ‘ Şeytanın bilmediğini bilirdin … ülen İlistir ! Hala , Ormana bir çark takamadın mı ‘ diye ilistirle kafa yapıor , dalga geçiyordu.
İlistir , bir yol düşündü…Bir çare aradı…
Abdi Hoca’yı ziyarete gitti... Abdi Hoca , kerameti kendinden menkul bir zattı..!
’ Hocam ..! üç gecedir, kendimi biteviye karanlık ve sık bir orman içinde kaybolmuş görüyorum. Sağıma dönüyorum . Ağaçlar , önümü kapatmış ..! Soluma koşuyorum. Dallar ayaklarıma dolanmış .Ben böyle kan ve ter içinde uğraşırken , birden karşıma beyaz arakiyeli , yeşil cüppeli ve nur yüzlü bir ihtiyar çıkıyor ve bana şöyle sesleniyor :
Bak oğlum ..! Abdi Hoca , yakında senide , benide feraha çıkaracaktır.’ Diyor. İlistir Nuri , bir uyanıyor ki , sabah olmuş , ezan okunuyor.
İlistir , güya ruyanın anlamını merak edip , kadiri şeyhlerinden birine koşuyor.Kadiri Şeyhi ruyayı dinledikten sonra , ‘ Git..! ehlinden , o cennetlik hocadan sor . Elbette Maslak Dede , benden , senden evvel, o cennetlik zata, zaten malum olmuştur.’ Diyor.
İlistir Nuri , Abdi Hoca’ya gidiyor ve ruyayı anlatıyor.
Abdi Hoca : ‘Vaktiyle , ben Malatya’da dervişken , bir veli hepimizin ruyasına girmişti , Ferahlatın , beni…! ‘ diye seslenirdi.
‘ Türbesinin etrafındaki ağaçları baltalamadıkça , bizi rahat bırakmadı . Belki de , bu böyle bir sestir. Allahu A’lem ‘ diyor.
Bunun üzerine , ilistir :’ bende aynı rüyayı görüyorum . ‘ diyerek ormanı ele geçiriyor. Kesilen ağaçları ucuza elde ediyor.Hamamı kurtarıyor. Maslakta , türbenin yanında bir ağaç bırakmıyor .
Abdi Hoca geçen zaman içinde ,’ Maslak Dede , bizden artık elini çekmek , nişanını bizden kaybetmek istiyor’ diyerek , belkide artık yatırında yıkılabileceğini söylüyor.
Bir zaman ağaçlık olan , sonra hastane yapımı sebebiyle kesilen , daha sonra ise ortada bir çöp gibi bırakılan bina , Abdi Hoca’nın söylediği gibi ,’ Maslak Dede ( Hastahane ) namını ve şanını bizden kaybetmek mi istiyor..?
Herkese sevgi ve selamlarımla…